ÖLÜ BİR RUH


   Apartman kapısının önünde bir yandan sigarasını içiyor bir yandan da kız arkadaşını bekliyordu. Sigarayı tutan eli soğuktan dolayı parmak uçlarına kadar morarmıştı. Evden çıkarken paltosunu, botlarını, şapkasını giymiş ve yağmur yağacağını hesaba katarak şemsiyesini almıştı. Evden çıktıktan sonra ise yağmur başlamış ve apartmanın önüne gelene kadar sızdıran şemsiyesinden dolayı biraz ıslanmıştı. 

  Isınmak için kendi içine biraz daha sokulurken sol elini paltosunun cebine atarak ne kadar parası olduğunu kontrol etti. Bir kağıt ile birkaç kuruş parasının olduğunu ve bunların akşam için yetebileceğini düşündü. Kız arkadaşı birazdan gelirdi. Sigarasının son kısmını da içine çekerek izmariti yere attı. Sonra birkaç kere istemsizce öksürdü. Son zamanlarda öksürüğü artmış ve fazla hareket edince de nefes güçlüğü çekmeye başlamıştı. O an bunların nedenini sorgularken aklına sigara kaynaklı olabileceği gelmedi. Belki de getirmek istemedi. Bu tarz konularda iç dünyasında çatışmalar yaşayan birisiydi. Kendini tatmin etmeyi her şeyin önüne koyuyordu. Sigarayla bir bakıma kendini tatmin ediyordu. Hatta sırf bu huyu yüzünden ailesini geride bırakıp yıllar önce bu şehre gelmişti. 

  Kız arkadaşı merdivenlerden inmeye başladı. Yine hafif bir makyaj yapmış ve çoğu zaman giydiği siyah elbisesini giymişti. Parfümün kokusu adamın burnuna gelince, o an, kadına olan ilgisi ve tutkusu biraz daha arttı. Kadının gelmesini beklemeden ona doğru birkaç adım attı ve onu yavaşça belinden kavrayıp dudağından öptü. Hazırlıksız yakalanan kadın utanarak gülümsedi. Daha sonra adamın yanına geçerek beraber yürümeye başladılar. Yağmur durmuştu ama hava hala soğuktu. Bu yüzden birbirlerine daha fazla yakınlaşarak yürümeye devam ettiler. Her zaman olduğu gibi ufak bir sohbetten sonra sessizliklerine gömüldüler. Adamın aklından aslında son yıllarda hayatının ne kadar sıradanlaştığı geçiyordu. Daha on yedi yaşındayken terk ettiği hayatının üzerine neler ekleyebilmişti. Hayalini kurduğu şeylerin ne kadarını gerçekleştirebilmişti. O bunları düşünürken kız arkadaşı ise ne yiyeceğini bilmesine rağmen kafasında menüye göz gezdiriyordu.

  ***

  O gece babasıyla kavga etmişti. Babası ondan gidip bir işte çalışmasını ve eve para getirmesini istiyordu. Babası bir işte çalışmıyor ve annesinin kazandığı üç kuruş parayı da içkiye, kumara yatırıyordu. O ise henüz on yedi yaşında bir lise öğrencisi idi. Tek amacı arkadaşlarıyla eğlenmekti ve ara sıra kitap okumaktı. O gece babası bu konuda da üstüne gidip üzerine bir de tokat atınca odasına çekilip ağlamaya başladı. Bir yandan ağlarken bir yandan da düşünüyordu. Artık bazı şeylerin değişmesi gerekiyordu. Evden kaçmak aklına gelen ilk düşünce oldu. Ama annesini bu adamla nasıl baş başa bırakacaktı. Her ne kadar annesini pek sevmese de annesinin bu adamın altında ezilmesini istemiyordu. Bu yüzden gece babası uyuduktan sonra bu konuyu annesiyle konuştu. Bunları annesine anlattıktan sonraki annesinin yüzündeki ifadeyi hayatı boyunca unutmayacaktı. O ifadede çaresizlik, umutsuzluk, karamsarlık ve kabulleniş vardı. Annesi kaderine teslim olmuştu. Annesinin yanaklarındaki gözyaşlarını silip bir öpücük kondurdu ve odasına dönüp eşyalarını toparlamaya başladı. Zaten pek fazla bir şeyi yoktu. Ufak bir bavul yaptıktan sonra kapıya doğru yöneldi. O an annesi geldi ve cebine biraz para sokuşturdu. Belki de annesinin son parasıydı ve bu parayı babasına vermediği için diğer gün dayak yiyecekti. Bunun olacağını bilerek annesine son bir kez baktıktan sonra kapıyı üstüne çekip sokağa çıktı.

  ***

  Kız arkadaşına sıkı sıkıya sarılmış olsa da son zamanlarda ondan uzaklaştığını hissediyordu. Onla tanıştığında, on sekiz yaşında içi kıpır kıpır olan bir delikanlıydı ve onu ilk gördüğünde kızda farklı bir şeyler olduğunu hissetmişti ve bunca yıl böyle düşünmüştü. Ama bu son aylarda o eski hissiyatının olmadığının farkına vardı. Gün boyu bunları düşünüp işin içinden çıkmaya çalışıyordu. Bunları düşünürken bir yandan da evi terk ederek iyi bir şey yapıp yapmadığını sorguluyordu. 

 ***

  Sokağa çıktığı an her ne kadar biraz hüzünlü hissetse de içinde muazzam bir enerji vardı. Sonunda baskılarla dolu bir evden kurtulmuştu. Artık kendi isteklerinin peşinden gidebilecekti. İlk olarak konaklama problemini çözmek istiyordu. Bu yüzden ucuz bir otel aramaya başladı. Bir saatlik arayıştan sonra uygun bir otel buldu ve yerleşti. O gece heyecandan uyuyamadı.

 ***

  Kız arkadaşı sessizliği bozarak ona birtakım sorular sordu. O ise basit cevaplarla geçiştirdi. O an o kadar sıkkındı ki herhangi bir sohbeti kaldıracak durumda değildi. Ufak bir sevgi göstergesi olsun diye kızı yanağından öptü ve tekrar yürümeye devam ettiler. Kız tatmin olmuştu. İstediği ilgiyi çekebilmişti. 

 ***

  Oteldeki ilk sabah kahvaltısını yapıp ilk olarak iş aramaya çıktı. Bütün kitapçıları dolaşmaya başladı çünkü istediği şey kitaplarla dolu bir yerde çalışmaktı. Aslında o bunu bir meslek olarak değil bir hobi olarak görüyordu. Sonunda bir kitapçıyla konuşarak ucuz bir miktara anlaştı. O an çok sevindi ve heyecanı daha da arttı. Sürekli kalabileceği yeri de kitapçıdaki adamla konuşup halletti. Kitap deposunda kalacaktı artık. Ama alacağı paradan kitapçı bir miktar düşmüştü.

 ***

  Yemek yiyecekleri yere varmışlardı. Her zamanki gibi içerisi kalabalıktı. İçeri girip üstlerini garsona bıraktıktan sonra her zamanki masaya geçtiler. Bu masa her geldiklerinde onlar için boştu. Artık garsonlar onların ne zaman gelip gelmeyeceğini biliyordu ve masayı ona göre ayarlıyorlardı. Masaya oturduktan sonra kız arzuladığı menüye kavuştu ve menüyü karıştırmaya başladı.

 ***

  Kitapçıdaki işine baya alışmıştı ve kendini çok mutlu hissediyordu. Burada işe başladıktan bir hafta sonra tanıştığı kız arkadaşıyla ise her gün çeşitli konularda sohbet ediyordu. Gittikçe ondan daha fazla hoşlanıyordu. Bunların yanında burada yeni arkadaşlar da ediniyordu. Bazen aklına eski arkadaşları geliyordu ama sandığı kadar onları özlemiyordu. Sadece bir kişiyi özlüyordu. O da annesiydi. Uzun zamandır onu görmemişti. Acaba ne haldeydi. Her ne kadar merak etse de asla o eve geri dönemezdi, dönmemeliydi. Annesi bu yolu seçmişti ve sonuçlarına da katlanmalıydı.

 ***

  Sıkkınlığı geçmişti ve yemek gelene kadar kız arkadaşıyla sohbet etmeye başladı. Aslında biraz isteyince eskisi gibi güzel sohbet edebiliyorlardı. Ama onlar artık eskisi gibi değildi. Biraz kitaplardan, biraz yazarlardan, biraz yaşamdan sohbet ettiler.

 ***

  Her şey yolunda gidiyordu. Kitapçıda çalışmaya başlayalı bir yıl olmuş ve birkaç ay önce kendi evine çıkmıştı. Bazen kız arkadaşı da gelip evde kalıyordu. Hayatını belli bir düzene sokmuştu. Ve şu ana kadar kendini tatmin etmişti. Ama içinde bir şeyler, bazı noktaların eksik olduğu hissini veriyordu. O ise bunun ne olduğunu bulamıyordu ve bu, her şeyden tatmin gibi gözükse de içinde bir yeri kurcalıyordu. Ve bu durum, bugüne kadar böyle sürdü. 

 ***

  Son zamanlardaki en güzel sohbet olmuştu. Biraz keyiflendi. O an aklına annesi geldi. Acaba ne haldeydi. Bunları düşünürken kız arkadaşı bunu hissetmiş gibi birden annesine neden mektup yazmadığını sordu. O da her şeyi geride bıraktığını ve buna annesinin de dahil olduğunu söyledi. Soğuk bir ortam oluştu ama kız arkadaşı farklı bir konu açarak bu kasvetli havayı dağıttı. O gece böyle sürüp gitti. Ama kız arkadaşının o sorusu aklının bir köşesine oturdu. Eve gidene kadar bunu düşündü. Eve geldiklerinde kız arkadaşına bu gece yalnız kalmak istediğini söyleyip onu evine bırakıp geri döndü.

 22 Kasım 1916

''Belki de bu mektubu çok daha önceden yazmalıydım anne. Evi terk ettikten sonra seni ne kadar özlesem de yanına bir kere bile gelemedim. Aslında gelmedim. Seni o evde tek başına bıraktım. Hem de o adamla birlikte. Bunca zamandır içimdeki sıkıntının kendimi bir şeyler başaramamış saymaktan ve aslında yeterince tatmin edememiş olmaktan kaynaklandığını sanıyordum. Ve bunca yıldır yanılıyormuşum. Aslında içimdeki sıkıntı seni o gün orada terk ettiğimde başlamış ama ben farkında değilmişim. Ama artık farkındayım.''

  Sabah erken saatlerde eve gelen kız girişte masanın üstünde bu notu buldu. Ne olduğunu bilmeden açıp okudu ve biraz korktu. Hemen erkek arkadaşına bakındı ve odasına gitti. Kapıyı açtığında gördüğü ise boynundan iple tavana asılı duran ölü bir bedenden başka bir şey değildi.

Yorumlar

  1. Her ne kadar amatör bir deneme olsa da kendimi Dostoyevski'den bir kesit okuyormuş gibi hissettim. Bir gencin buhranın bu şekilde bütün çıplaklığıyla ele alınması bende yıkıcı bir etki yarattı. Yazarın tasvir gücü fazlasıyla dikkat çekici.

    YanıtlaSil
  2. Tek kelime ile harika

    YanıtlaSil
  3. tatmin kelimesi kullanılma sıklığına bakılacak olursak alt metni olması gerek. fakat bu kadar sık kullanım alt metinle birleşmiyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popular