ÜÇ YOL



   Kasabadan şehre dönüş için otobüsün gelmesini bekliyordu. Saate baktı. On dakika daha vardı. Sabah erken kalkmış ve oraya kadar bir kilometre kadar yol yürümüştü ve bu on dakika canını sıkıyordu. Bu sıkıntısından dolayı ayakkabısının ucuyla yerdeki taşlarla oynuyordu. O an sesler duydu. Kafasını kaldırıp baktığında iki kişinin ona doğru yürüdüğünü gördü. Aynı yaşlarda iki erkek. Sol taraftaki henüz yeni tıraş olmuş, hafif kambur, üzerinde eski püskü iş kıyafetleri olan ve iki eli cebinde biriydi. Her nedense yanındakiyle konuşurken yüzünü yerden hiç kaldırmıyordu. Yanındaki ise onun tam tersi idi. Daha hareketli ve konuşkan. Bu adam ise saçı sakalı birbirine karışmış, bir kasabaya göre normal giyinimli ve orta boyda biriydi. Otobüs bekleyen adam, gelen bu kişiler hakkında ufak tahminlerde bulundu. Soldaki adam üzerindeki kıyafetlerden de anlaşılacağı üzere inşaata gidiyordu. Diğer adam ise bir işini halletmek üzere şehre iniyor olmalıydı. Bu iş ne olabilir diye düşünürken, iki adam otobüs bekleyen adamın yanında bitti.

  Birbirleriyle selamlaştıktan sonra otobüs bekleyen adam '' Hayırdır nereye böyle?'' diye sordu. Eski püskü kıyafetler giyen adam ''İki yüz metre ilerdeki inşaatta çalışıyorum'' dedi. ''Ne kadar alıyorsun?'' diye sordu otobüs bekleyen adam. ''Asgari ücret, ne kadar olacaktı?'' diye sitem etti işçi. ''Olsun yine de iyi para, hem evli de değilsin galiba sana her türlü yeter'' diye cevapladı adam. ''İşte, yetmeyen insanlar var'' diye cevap verdi işçi. Bu sırada üçüncü adam ''Doğru diyorsun'' diye araya girdi. Konuşkan olan bu adamın belli ki diyecekleri vardı. Ama buna fırsat doğmadan işçi ''Neyse, size hayırlı işler, hadi eyvallah'' deyip işine yürümeye başladı. Konuşkan adam için otobüs bu fırsat olacaktı. O ara otobüs de geldi ve beraber otobüse binip yerlerini aldılar.

  ''Şehre gidiyorsun, öyle mi?'' diye sordu konuşkan adam. ''Evet, öyle. Biraz işlerim var. Onları halledecem. Sonra bakalım belki köye geri dönerim. Sen?''. ''Ben ilçeye gidiyorum. Kredi borcum var onu bakacam. Bir de bayram yaklaşıyor, evin duvarını kağıt ile kaplıcam. Sen o kağıdın adını biliyon mu?''. ''Yani, bilmiyorum ama duvar kağıdı dersen anlarlar herhalde'' diye savurgan cevap verdi şehre giden adam. ''Çok para isterler mi, acaba?'' diye endişeli bir şekilde sordu konuşkan adam. Diğer adam o anda bu konular hakkında pek bilgisi olmadığını anladı. Yanındaki adamın durumunun pek iyi olmadığını bildiğinden ve onun gönlünü rahatlatmak için ''Çok para almazlar'' deyip konuyu kapattı. Konuşkan adam o anda başka bir konuya girdi. ''Tıraş olacam, biliyon mu? Hem tıraş olup daha yakışıklı olacam, belki kızlar benle ilgilenir'' dedi ve bunları derken gözleri parladı. O kadar inanmıştı ki bu dediklerinin gerçekleşeceğine. Halbuki köyde onu pek kâle almıyorlardı. Köyde genel olarak boş gezer, işlere pek bulaşmaz ve önüne gelenle konuşurdu. Köyde ona deli gözüyle bakılır ve kimi zaman da çocuklar tarafından aşağılanırdı. Ama o tüm bunların farkında değildi. Saf bir hali vardı. Aslında küçüklüğünden gelen bir zeka geriliği de vardı. Tüm bu olanlar belki de bu yüzden oluyordu. Ama bunda onun suçu neydi ki? Böyle doğmuş ve böyle büyümüştü. Ama ne yazık ki kasabada dışlanmaktan kurtulamamıştı. Diğer adam aslında bunların farkındaydı ve içten içe ona acıyordu. Bu yüzden sorularına cevap vermek, diğer insanlar gibi yapmak istemiyordu. Bir diğer yandan ise şehre kadar rahat bir yolculuk geçirmek istiyordu. Vicdanı onu rahat bırakmıyordu. Bu yüzden ilçeye kadar sorularına cevap verecekti.

  Konuşkan adam birçok şeyden bahsetti. Kız arkadaşlarından, köyden, yapacaklarından, ekonomiden... Diğer adam ilgisinin olduğu konulara dahil olurken, ilgisinin olmadığı konulara ise başı ile onay vermekle kaldı. Bir ara konuşkan adam hükümete karşı çeşitli eleştiriler yapmaya başladı. Hükümetin yetersiz oluşundan ve halkın son yıllarda fakirleşmesinden bahsediyordu. Bu arada diğer adam ise içinden bu adama hayret ediyordu. Bu adama nasıl deli deniliyor diye düşünüyordu. Tam bu sırada otobüs ilçeye geldi ve sohbet yarıda kesildi. İkisi de zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Konuşkan adam lafını kesip yerinden kalktı ve ''Hayırlı işler'' dedikten sonra elindeki paranın yarısını şoföre uzattı ve kalanıyla dediklerini alma umudu içerisinde otobüsten indi. Şehre giden adam ise bir an otobüsten inen adamı izledi. Üstüne baktı. Köydeki halini düşündü. Ve yaşamının bundan sonra nasıl olabileceğini hayal etti. Bir an için dünyada adaletin var olmadığını düşündü ve umutsuzluğa kapıldı. Daha sonra ise bu duygular ve düşünceler içerisinde kasabada ve ilçede geride bıraktığı iki adamı da düşünerek yolu izlemeye ve arzuladığı yere doğru gitmeye başladı.

Yorumlar

Popular