HEKİM BEY- YENİ HEYECAN(BÖLÜM 1)


  Yeni atandığı köye doğru arabasıyla yavaş yavaş ilerliyordu. Bu eski model arabasını mezun olur olmaz babasının bir tanıdığından taksitler şeklinde ödeme koşulu ile satın almıştı. Şu an için gücü ancak buna yetmişti. Direksiyonu iki eliyle sıkıca kavramış dikkatli bir şekilde yolu izliyordu. Bu konuda babası ‘‘Köy yolları her zaman taşlıdır ve keskin virajlarla doludur’’ diye uyarmıştı. O da buna harfiyen uymak istiyordu. Bir yandan da düşük tonda çalan piyano bestelerini dinliyordu. Aslında küçüklüğünden beri piyano çalmaya ilgisi olmuştu. Ama şu an sadece dinlemekle yetinebiliyordu. Köye doğru yaklaştıkça heyecanı, arzusu ve enerjisi daha da artıyordu. Çünkü o, altı yıl boyunca emek vermiş, her türlü zorluğun üstesinden gelmiş, asla pes etmemiş yeni mezun bir hekimdi ve ilk görev yerine doğru gidiyordu. Bu tarz duygular yaşaması çok doğaldı.

Hava kararmaya başladı. Hekim ise artık köye giriş yapmıştı. Girişte sadece ışıkları yanan birkaç ev vardı. Onları geçtikten sonra köyün ana merkezine doğru gitti. Sağa sola bakarken karşıda kahvehanenin önünde birkaç kişinin hararetli bir konuşmanın içerisinde olduğunu gördü ve yavaşça arabayı onların yanına doğru yanaştırdı. Buradaki kişiler arabanın içerisindeki bu köyden olmadığı belli olan yabancıya doğru garip garip bakıyordu. Hekim, arabanın camını açıp muhtarın nerede olduğunun sordu ve karşı köşede kahvehanenin önünde oturanlardan birisi kendisinin muhtar olduğunu söyleyip arabanın yanına yaklaştı. Muhtar yaklaşık elli yaşında, saç ve sakalı kırlaşmış, hafif esmer, orta boylu, üstünde eski bir takım ve elinde tesbih olan biriydi. Doktorun bugün geleceğinden habersiz olan muhtar biraz sert bir tavırla hemen söze girdi;

“Kime baktın birader?” Yeterince gergin olan hekim ürktü.
“Şey, ben buraya atanan yeni hekimim, haberinizin olması lazım. Yok mu?” diye cevap verdi. Muhtar yeni hekimin geleceğini biliyordu ama henüz ilçeden bununla ilgili haber veyahut yazı gelmemişti.
“Yok valla hekim bey,” diye muhtar yumuşamış bir şekilde cevap verdi. Muhtarın tavrından sonra hekim bey biraz rahatladı. Bundan sonra olaylar daha hızlı gelişti. Hekim, kahvehaneye davet edilip kendisine çay ikram edildi. Akşam olmasından dolayı kahvehane normalden daha az kalabalıktı. Bu kalabalıkla tek tek tanışan hekim, onlara biraz kendinden bahsetti. Muhtar ise biraz köyden, halktan, geçim kaynaklarından ve köyün imkanlarından bahsetti. Yaklaşık bir saat süren bu konuşmadan sonra herkes evine dağılmak üzere ayağa kalkıp hekime hayırlı akşamlar dileyip yola koyuldu. Evine gidenler, ailelerine bu hekimden insani yönden iyi şekilde bahsedeceklerdi. Gerçekten de öyleydi. Hekim saygılı, efendi, dürüst ve sevgi dolu bir insandı. Herkes giderken bir yandan da muhtar, hekimi kalacağı yere bir bakıma sağlık ocağına götürüyordu. Yolda yürürken hekim ile muhtar sohbete devam etti. Birçok şey öğrenmişti. Ufacık görünen bu köyün aslında o kadar da ufak olmadığını anladı. Sağlık ocağına gelince muhtar, hekime odasını gösterdi ve sonraki gün daha ayrıntılı konuşacaklarını söyleyip evinin yolunu tuttu.
  Hekim sonunda yalnız başında kalmıştı. Bavulunu bir köşeye bırakıp kalacak olduğu yeri inceledi biraz. İçinde bir yatak, bir masa, bir eşya dolabı, mutfak işleri için ufak bir tezgah ve ufak bir duş olan küçücük bir oda. Daha önceden okul yurtlarında kaldığı için aslında bu ortama o kadar yabancı değildi, ki aynı zamanda küçüklüğü de buralardan çok uzakta başka bir köyde geçmişti. Ufak bir göz gezdirmeden sonra bavulunu açıp içini boşalttı. İlk önce yatağın çarşaflarını değiştirdi. Sonrasında eşyalarını dolaba yerleştirdi. Yanında getirdiği kitapları ise masaya sıralı bir şekilde dizdi. En son hekimlik önlüğünü çıkardı ve her iki omuz kısmından hafifçe havaya kaldırıp önüne doğru getirdi. Bir süre hayaller kurarak önlüğü seyre daldı. Sonrasında önlüğü sandalyesinin arkasına asarak yorgun düşmüş bir şekilde yatağa uzandı. Tüm bu yorgunlukla beraber adeta yeni oyuncak alınmış bir çocuk gibi mutlu ve heyecanlıydı. Yüzündeki o tebessümü durduramıyordu ve hayaller kuruyordu. Bu hayaller içerisinde gezinirken ise çoktan uykuya dalmıştı.
  Sabahın ilk ışıklarının camdan içeri girmesiyle beraber horozların ötüşü hekimi uyandırmaya yetti. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar derin ve rahat bir uyku çekmişti. Aslında küçüklüğünden de bildiği üzere köydeki uykular hep güzeldi. Gözlerini açıp karşı dağlarda henüz yeni yeni aydınlanmaya başlayan yemyeşil ormanlık alanları izlemeye başladı. İçinin huzurla dolduğunu hissediyordu. Tabi bir yandan da iş günü olmamasına rağmen heyecanlıydı. Bugün köydeki ilk günü olacaktı. 
  Çeşitli hayaller kurarken dışarıyı seyre daldı. Adeta manzaranın güzelliği karşısında büyülenmişti. Bir süre sonra kapının çaldığını ve dışarıdan “Hekim bey, hekim bey, uyanmadın mı?” diye seslenen birini duydu. Bir anda o kurduğu hayallerinden sıyrılıp gerçek hayata geri döndü. Yataktan kalkıp kapıyı açmaya doğru yöneldi. “Kim o?” diye sordu hekim bey tedirgin şekilde. “Benim ben, muhtar” diye cevapladı muhtar heyecanlı bir şekilde. Hekim bey kötü bir şey olduğunu düşünüp çabucak kapıyı açtı “Noldu muhtar efendi?”diye sordu. Muhtar “Hekim bey, kusura bakma sabah sabah rahatsız ettim ama bizim hanım kahve altı hazırladıydı. Buyur gel bize katıl,” şeklinde cevap verdi. Hekim bey kötü bir şey olmadığını anladıktan sonra içi rahatlamış bir şekilde biraz bekleteceğini ve hemen hazırlanıp geleceğini söyledi. Daha sonrasında hazırlanan hekim bey ile muhtar sohbet ede ede muhtarın evine vardı. Orada da hekimi çok sıcak bir şekilde karşıladılar. Ufak bir ön tanışmadan sonra kahvaltı için yer sofrasına oturdular. Sofra klasik bir köy kahvaltısını içerecek şekilde hazırlanmıştı. Hekim bey bu tarz bir sofra görmeyeli uzun zaman olmuştu. Bir anda küçüklüğüne gidip o anları hatırladı. Köye geldiğinden beri geçmişe olan özlemi daha da derinleşiyordu. 
  Kahvaltı henüz yeni başlamış ve herkes şen şakrak sohbete dalmışken bir anda muhtarın kapısından köylülerden biri ‘‘Hekim bey! Hekim bey! Yetiş, nolur! Oğlum fenalaştı. Anlamadık ama arı soktuktan sonra oldu galiba. Nolur yardım et!” diye çağırmaya başladı. Herkes ufak bir şok geçirdi. Hekim bey de ilk başta ne yapacağını bilemedi. Bir anda kendini belki de büyük bir sorunun içerisinde buldu. Köydeki hekimlik hayatı ilk dakikadan başlamıştı. Onu zor bir süreç bekliyordu ve yeni mezun hekim bey de bu olanla birlikte bunun farkına vardı.
 

Yorumlar

Yorum Gönder

Popular