HEKİM BEY-KÖRÜ KÖRÜNE(SON BÖLÜM)


*****
  
  Hekim bey köyde işe başlayalı yaklaşık iki ay olmuştu ve şu zamana kadar her şey yolunda gitmişti. Köylüyle de iyice kaynaşmıştı. Akşamları evlere misafirliğe gidiyor, kahvehanede oyunlar oynuyor, köydeki çeşitli etkinliklere katılıyordu. Artık onlardan biri gibiydi. Sayılan ve sevilen biri olmuştu. En azından hekim bey şimdilik böyle düşünüyordu. Fakat son zamanlarda bazı şeyler dikkatini çekmeye başladı. Mesela köyde dolaşırken bazı kişilerin ona farklı bir şekilde baktığını düşünmeye başladı. Sanki onu burada istemiyor gibiydiler. İlk başlarda her ne kadar önemsemese de son birkaç gündür hekim beyin kafasını bunlar kurcalıyordu. Acaba yanlış bir şey mi yapmıştı? Yoksa istemeden birini mi kırmıştı? Ya da sağlık ocağına geldiklerinde yeterince ilgilenmemiş miydi? Bir türlü bunların cevabını bulamıyordu. Ama yakın zamanda tüm bu sorularının cevabını öğrenecekti.
  Bir gün muhtar akşam ezanından sonra sağlık ocağına geldi. Hekim beyin kapısını çalıp ''Müsait misin hekim bey?'' diye seslendiğinde hekim bey ders çalışıyordu. Sesle birlikte işini bırakıp kapıya doğru yöneldi ve kapıyı açıp "Buyur muhtar efendi, müsaitim. İnşallah bir sıkıntı yoktur" dedi. "Yok yok, bir sıkıntı yok. Senle bir konuyu konuşmaya geldim ben" diye cevap verdi muhtar. Hekim bey muhtarı içeriye davet edip oturacak yer gösterdi. Yeni demlediği çaydan ikisine de doldurup yerine geçti. Sonra muhtar söze girdi, "Hekim bey oğlum, söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum valla. Ama inan ki seni çok severim. Köylü de seni sever ve sayar. Senden pek memnunuz. Ama sana birkaç bişi anlatmam lazım. Bilirsin köyümüz pek büyük değil ve burda dedikodular pek çabuk yayılır. Şu üst tarafta beton evlerden birinde kalan Fehmi Bey senle ilgili bir şikayette bulundu. Anlattığına göre geçen hanımını sana getirmiş hastalandı diye. Sen de konuşmuşsun, muayenesini yapmışsın ve ilaç yazıp eve göndermişsin. Burada ne sorun var diye düşünüyor olabilirsin. Valla hekim bey buranın insanı geleneğine, göreneğine ve dinine bağlıdır. Fehmi Bey de hacca gidip gelmiştir. O yüzden köyde bu tarz konularda ona danışırlar ve pek severler onu. Hekim bey oğlum sonuç olarak geçen gün sen Fehmi Bey'in hanımını muayene ederken biraz haddini aşmışsın. Tabi Fehmi Bey, o an bir şey dememiş ama sonrasında çevresindekilere bundan bahsetmiş. Hatta arkandan affedersin ırz düşmanı bile demiş. Bu yüzdendir ki son zamanlarda bazı köylülerin sana karşı tavrı bile değişmiş olabilir. Tabii Fehmi Bey'in bu anlattıklarına ben inanmıyorum. Benim gibi düşünen birçok kişi de var ama belli bir kısım da ne yazık ki Fehmi Bey'e inanıyor. Hatta bana gelip köyden gitmen gerektiğini söyleyenler dahi var. Bunların yanında, birkaç kişiden de istedikleri ilacı yazmadığını duydum. Önceki hekim bey yazıyormuş ama sen yazmıyormuşsun. Bundan dolayı da sana zıtlaşanlar var. Yani sen işini bilirsin tabi. Orası ayrı. Ama bizim bazı insanlar affedersin geri kafalı. Anlamazlar öyle pek bilimden bilgiden. O yüzden laf da anlatamazsın bunlara. Haaa, bakma benim böyle konuştuğuma ben de öyle bilgili bir insan değilim ama mantık denen bir şey var yahu. Fehmi Bey'in dediğine sorgusuz sualsiz inanmıştır bunlar. Velhasılıkelam, durumlar böyle hekim bey. Ne düşünüyorsun?" diye muhtar uzunca bir konuşma yapmıştı.
  Hekim bey, muhtar anlattıkça zaten şaşırıyordu. Demek ki son zamanlardaki olanlar, o bakışlar hep bu yüzdendi. Aydınlanmıştı bir anda. Ama çok da şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. "Muhtar efendi, bu olanlar çok saçma. Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi? Ne hakla böyle bir şey söyleyebiliyor Fehmi Bey? Gerçekten kafam almıyor. Ben sadece işimi yapmaya çalışıyorum. Bu gerçekten terbiyesizlik ama. Birinin arkasından iftira atacaksın ve bunu başkalarına yayacaksın. Olur iş değil muhtar efendi" diye bir anda çıkıştı hekim bey. Ortalık gerilmişti. Hekim bey ayağa kalktı ve gergin gergin odanın içinde dolaşmaya başladı. Adeta burnundan soluyordu. Muhtar olduğu yerde oturuyor, ne yapacağını bilemiyordu.
  Hekim bey bir anda "Kalk muhtar efendi, Fehmi Bey'in evine gidiyoruz" dedi. Muhtar "Hekim bey oğlum, akşam akşam terslik çıkar şimdi. Boş ver, bundan sonra dikkat edersin olur biter. Etme eyleme, nolur!" diye hekim beyi sakinleştirmeye çalıştıysa da hiçbir fayda etmedi çünkü hekim bey gerçekten çok sinirlenmişti ve bu haksızlık karşısında sessiz kalmayacaktı. 
  Hekim bey ile muhtar on dakika içinde Fehmi Bey'in evinin altına geldi. Yolda gelirken hiç konuşmadılar. Zaten pek de fırsat olmadı. Hekim bey geldikten sonra "Fehmi Efendi, Fehmi Efendi! Hele bi dışarı gelir misin?" diye yüksek sesle çağırmaya başladı. Sesi titriyordu. O da bunun farkındaydı ama bu olanlar karşısında gerçekten bir şey yapması gerektiğine emindi. Tüm bunlar olurken sesleri duyan köylüler de yavaş yavaş oraya toplanmaya başladı. Kendi içlerinde fısır fısır konuşarak neler olduğunu öğrenmeye çalışıyorlardı. Muhtar ise "Oğlum, etme gel gidelim. Sonra senle konuşur hallederiz bu mevzuyu" diye ikna etmeye çalışsa da hekim bey aklına koyduğunu yapacaktı. Artık Fehmi Bey'i kibarca çağırmıyor ona resmen bağırıyordu. Sesi iyice yükselmişti. Köylüler ise iyice kalabalıklaşmış ve dedikodular dönmeye çoktan başlamıştı. Hekim bey Fehmi Bey'e kötü söz söylemiş, kızına yan gözle bakmış, muayene etmemiş diye birçok dedikodu ortaya çıktı. Artık herkes Fehmi Bey'i bekliyordu.
  Fehmi Bey sonunda balkonuna çıktı ve "Ne bu saygısızlık, evimizin önüne gelip bağırmak da nedir? Irz düşmanlığın yetmezmiş gibi bi de gelip burda saygısızlık ediyorsun. Terbiyesiz, ahlaksız, utanmaz adam. De get evimin önünden!" diye bir çıkış yaptı. Hekim bey "Fehmi Efendi! Asıl siz utanmıyor musunuz arkamdan iftiralar atmaya? Ben sadece işimi yapmaya çalışıyorum. Bu olayı bir açıklığa kavuşturalım. Köylü de sizin yüzünüzden bana yüzünü çevirmiş durumda." diye cevap verdi. Fehmi Bey ise bu sözlerden etkilenmemiş bir şekilde "Ey ahali! Bu adam ırz düşmanı. Olayı bazılarınıza anlatmıştım zaten. Bugün bana yapıyorsa yarın size de yapar. Haberiniz ola. Bunun karşısında sessiz kalmayın. Verin şu ırz düşmanına dersini. Yoksa benim elimden bir kaza çıkacak!" Hekim bey, bir anda etrafına dönüp onu izleyen ve hayal kırıklığına uğramış görünen yüzlere baktı. Bundan sonra ne söylerse söylesin köylünün onu dinlemeyeceğini anlamıştı. Hekim bey böyle düşünedururken köylüler homurdanmaya başladı. Muhtar ise kenardan sadece izliyordu. Onun da aslında yapacak pek bir şeyi yoktu. Ok yaydan çıkmıştı. Birkaç köylü "Irz düşmanı defol! Git bu köyden, seni burda istemiyoruz!" diye bağırmaya başladı. Sonrasında bu çığ büyümeye başladı ve bir anda hekim beyin etrafı o köylüler tarafından sarıldı. Hekim bey, son kez "Ben bir şey yapmadım, sadece işimi yaptım. Yanlış anlaşılma var. Beni dinleyin, lütfen!" derken bir anda kafasına inen onlarca darbeyle yere yığıldı. Yere düştükten sonra ise birden tekmelemeye başladılar. Kenarda bu olaya karışmadan duranlar, sadece izliyordu. Hekim bey bu olanlar karşısında neye uğradığını şaşırdı. On saniye içerisinde kendini yerde bulmuştu ve yaptığı tek şey başı darbe almasın diye başını kollamak olmuştu. O ara dayanamayan muhtar bu karmaşanın içine daldı ve onu kurtarmaya çalıştı. Ama muhtar efendi de bu karmaşanın arasında bir anda kendini yerde tekmelenirken buldu. 
  Beş on dakika sonra etrafta kimse kalmamış ve herkes evine gitmişti. Hekim bey yerde acıdan kıvranıyordu. Muhtar efendi "Oğlum kalk, iyi misin? Haydi sağlık ocağına gidelim. Ama demiştim sana gelmeyelim diye. Ah be oğlum! Niye dinlemedin beni?" diye serzenişte bulundu. Hekim bey yavaşça doğruldu ve muhtar efendinin desteğiyle ayağa kalktı. Tek kelime dahi etmeden muhtar efendi ile birlikte sağlık ocağına geçti. Muhtar efendi, onu sağlık ocağına bıraktıktan sonra kendi evine geçti. Onu yalnız bırakmak en iyisi olacaktı. Hekim bey, odasına gelip kendine ufak bir pansuman yaptıktan sonra ağrılar içinde yatağına uzandı. O gece uzun uzun düşündü. 
  
  ''Halbuki ne umutlarla gelmiştim buraya. Bir de şimdi olanlara bak. Anlamak mümkün değil. Ama üzüldüğüm şey köylülerden dayak yemek değil buraya gelirken onca kişinin dediklerinin doğru çıkması. Bilmiyorum belki de ben, hayatın gerçeklerinden kopuk düşüncelerle buraya geldim. Bir türlü anlam veremiyorum. Şu zamana kadar nasıl sorun çıkmamış onu da anlamak mümkün değil. Belki de içlerinde sakladılar düşüncelerini. Fehmi Bey de fitili ateşledi. Ama şu zamana kadar onca emek verdim. Bunların bu şekilde heba edilmesine göz yumamam'' diye hekim bey bu tarz düşüncelerle gözleri yaşlı uyuya kaldı. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Popular