KADER

  

  Kızıyla birlikte uzun bir yolculuğa çıkacaktı. O yüzden sabahın erken saatlerinde henüz hava karanlık iken zorla da olsa yataktan kalkmayı başardı. Hasta olan kız çocuğu ise hemen yanındaki yer yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Kızın bu aralar müphem bir karın ağrısı vardı ve bundan dolayı yemek yiyemiyordu. Son birkaç aydır fazlaca kilo vermesinin sebebi de buydu zaten. Zayıflamıştı iyice. Karnı da şişmiş gibiydi sanki. Pek anlam verememişti adam. Köydeki hekime sorduklarında ise hekimden ''Belki başka bir şeyi vardır, siz bi şehir hastanesine gidin,'' cevabını almışlardı.
  
  Adam usulca kızının yanağına yaklaştı ve fısıldayarak ''Kızım, uyan. Bak sabah oldu. Hastaneye gidecez. Doktorlar seni iyi edecek inşallah. Kalk bakalım hadi,'' deyip kızını uyandırdı. Kız biraz halsizdi. Bu yüzden uyanmakta güçlük çekti. Ama nihayetinde yataktan çıkmayı başardı. Elini yüzünü yıkamaya gidip geldiğinde ise babası her zamanki kahvaltıyı hazırlamıştı; ekmek, peynir, reçel ve haşlanmış yumurta. Kız son zamanlarda olduğu gibi yine pek bir şey yemeden sofradan kalktı. Kızının bu halini gören adam da kızından pek farksız değildi. 

 Karanlık olan hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyordu. Adamla kızı hazırlanmış; köy meydanında dolmuşun her zaman kalktığı yerde beklemeye başlamışlardı. Sabahın erken saatleri olduğu için hava pek ayazdı. Bu yüzden kız, babasına iyice sarılmış bir şekilde ısınmaya çalışıyordu. Nitekim üstündeki eski püskü kıyafetler pek fayda etmiyordu. Bu şekilde bekleyiş sürerken yarım saat içinde ahali toplandı. Beş dakika daha bekleyen şoför yaklaşık altı saat sürecek yolculuk için gaza bastı.

 Yorulmuşlardı. Sabahın erken saatinde başlayan ve bu kadar uzun süren yolculuk yıpratmıştı. Nihayetinde şehre varmışlardı. Kızın şehre ilk gelişiydi. Her şeye inanılmaz bir merakla bakıyordu. Sanki tüm hastalığını unutmuş gibiydi. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar iyi hissetmişti. Babası ise bir an önce hastaneye gitmenin yollarını arıyordu. Oralardan geçen birkaç kişiye yolu sorduktan sonra doğru dolmuşu bulup hastaneye doğru yola koyuldular. 

 Hastaneye geldiklerinde, köydeki hekimin onlara zar zor bulduğu randevu sayesinde, muayene odasının kapısında bekleyeme koyuldular. Geldiklerinde muayeneler başlamıştı ve içeriye sürekli birileri girip çıkıyordu. Adamla kızı ise usulca köşede isimlerinin söylenmesini bekliyordu. Yaklaşık bir buçuk saat bekledikten sonra kızının ismi söylendi ve içeriye doğru geçtiler. Adam bu bekleyişte kızının sağlığı için sürekli dualar edip durmuştu. Şimdi içeri girerken pek umutluydu. 

''Kapıdan içeriye kızıyla birlikte bir adam girdi. Dikkatimi çeken ilk şey kızın kazağıydı. Kazağın üzerinde yer yer kirler vardı. Aslında daha dikkatli bakınca çocuk genel olarak kir içindeydi. Yani pek anlam veremedim. İnsan doktora gelirken bi duş alır, temiz kıyafetler giyer. Şaşırmıştım. Ama sonra durumu anlamaya başladım. Hemen kızın yanında duran babasına doğru baktım. O da pek farksız değildi. Gariban bir aileydiler herhalde. Zaten babanın konuşmasından mülayim bir adam olduğu da anlaşılıyordu. Ufak bir bekleyişten sonra baba kızının sıkıntılarını anlatmaya başladı. Yaklaşık on dakika içeride kaldılar. Anlatılanlara bakarsak kızda bağırsak iltihabı var gibi duruyordu. Gerekli testleri istedikten sonra kızıyla babasını gönderdik.''

 Kapıdan çıkarken baba pek umutluydu. Kan tahlili vereceklerdi. İnşallah bu tahlille birlikte kızında ne gibi sıkıntılar olduğu ortaya çıkacaktı. Aksi takdirde iki deri bir kemik kalan kızı gözlerinin önünde eriyecekti.

 Kanları verip tekrar muayene odasının önünde beklemeye başladılar. Sonuçların iki saat içerisinde çıktığından haberleri yoktu. Öylece tam iki saat beklediler. Hatta bir ara bayağı uyukladılar bile. Bir süre sonra tekrar isim isim çağrılmalar başladı. Herhalde onlar da yakında çağırılırdı. Aslında köye giden dolmuşa yetişmek için bir an önce bu işleri halletmeleri gerekiyordu. Adam içinden aklına gelen tüm duaları ederken bir anda kızının adı söylendi. Hemencecik toparlanıp içeriye doğru geçtiler.

''Sabahki kız ile babası usulca içeriye girdi. Onları görünce anlam veremediğim bir his kapladı içimi. Yine derin düşüncelere daldım. Kim bilir nasıl geçiniyorlardı. Belli, bayağı fakir bir aileler. Uzaktan geldikleri de belli. Buranın insanı değiller. Daha kibarlar. Adam da pek meraklı ve endişeli.  Uzun zamandır kızıyla uğraştığından olsa gerek. Belki de çok zor koşullarda buraya geldiler. Yüksek ihtimalle geri dönüşte bir o kadar zor olacak. Bir anda içimi bir hüzün kapladı. Ben bunları düşünedururken babaya durumu anlatmıştık. Kızında bazı vitamin eksiklikleri vardı ve bağırsak iltihabından şüpheleniyorduk. Bunu on beş güne çıkan bir test ile anlayacaktık. Bu yüzden babaya gerekli bilgiyi verdik. Biz dedik ama babanın buna ne kadar gücü yeter bilemiyorum. Tekrar gelebilirler mi ve yahut ilaçları alabilirler mi orası bile meçhul. Bir ara yeni aldığım ayakkabının kenarının hafif kirlenmiş olduğunu gördüm. Hemen elime peçete alıp silmek için eğildim. Eğildiğimde ise adamın ayakkabılarını gördüm. Sabahtan beri ilk defa bu kadar dikkatli bakıyordum. Rengi solmuş, çeşitli yerlerden yırtılmış, uzun süredir kullanılan bir ayakkabıydı. Kim bilir ne zorluklar ile alabilmişti bu ayakkabıyı. Ve bu kadar uzun süre giymek zorunda kalmıştı. O an ne düşüneceğimi bilemedim. Öylece kalakalmıştım. Kendimden utanmıştım.''




Yorumlar

  1. Güzel hikaye... şart 👍 koşul❌

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum ve tavsiye için teşekkür ederim ☺️

      Sil
  2. Hikayelerin devamını bekliyoruz. Sürükleyecek ve bir o kadar tadında bırakılmış, hikayeydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ☺️ Devamı gelecek. Beklemede kalın:)

      Sil

Yorum Gönder

Popular